KOKUŞMUŞLUĞUN VE YOZLAŞMANIN MÜCADELESİ. TEREDDÜT ÇİZGİSİ FİLM İNCELEMESİ.



Çok sevdiğim 2021 yapımı "İki Şafak Arasında" filmi ile sinemamızda adını duyuran Selman Nacar’ın son filmi Tereddüt Çizgisi, 43. İstanbul Film Festivali’nde “Ulusal Yarışma” kategorisinde aday olarak Türkiye gösterimini gerçekleştirdi. Selman Nacar’ın yine senaryosunu yazdığı filmin başrollerinde Tülin Özen, Oğulcan Armağan Uslu, Erdem Şenocak, Vedat Erincin ve Gülçin Kültür Şahin yer alıyor.


Filmin konusundan kabaca bahsedecek olursak; Uşak’ta yaşayan ve avukatlık yapan Canan karakterinin, gündüzleri işinin peşinde koştururken akşamları ise solunum cihazına bağlı annesine yardımcı olmasını ve gelişen durumları anlatıyor diyebiliriz. 



Tereddüt Çizgisi gündelik hayatın tüm aksiliklerini, düzensizliklerini ve liyakatsızlıklarını bize başarıyla anlatıyor. Çürümüşlüğün ve su akıtan toprakların dışa vurumunu izliyoruz. Kabaran duvarlar, patlayan borular üzerimize doğru gelerek bize içinde bulunduğu sorunları ve suçluyu anlatmaya çalışıyor. Eskimişlik bağlı olduğu köhneleşmiş sistemle beraber bize bir bütün olduğumuzu anlatarak kollarıyla sımsıkı sarmaya başlıyor.


Film boyunca, büyük bir şehirden küçük bir şehre gelmek zorunda kalan; çalışkan, zeki, hırslı ve mücadeleci Canan karakterinin Uşak’taki savruluşunu izliyoruz. Bu savruluş hep yapılamayan işler ve çözülmesi gereken aksi durumlarla bize sunuluyor. Canan bir durumu çözüyor ve ardından daha büyük başka bir problemle karşılaşıyor. İşinde başarılı olmak isteyen Canan’ın, filmin genelinde başka işlerde de maharetli olması gerekiyor. Filmin bu hikayesiyle bağlantılı mekan kullanımı için bir kamusal alan filmi diyebiliriz. Filmin tamamı mekan olarak kamusal alanlarda geçiyor. Canan’ın kendine özel sığındığı tek yer arabası. Fakat o da kendisine ait olmayan bir araba. Bu kamusal alanların verdiği gerginliğin, bitkinliğin, tükenmişliğin ve yozlaşma dolu binaların ruhu ise izleyiciye başarıyla ulaşıyor. Film tüm çözülmesi gereken konulara ek olarak izleyiciye vicdani bir sorgulama da ekliyor. Canan’ın neredeyse herkesin katil olduğunu düşündüğü bir kişinin avukatlığını yaptığını öğreniyoruz. Fakat film Canan’ın Musa’ya olan inancının kuvvetiyle bizi yine arada bırakıyor. Canan’ın inancı bizim vicdani sorgulamamızın önüne geçiyor. Bazı noktalarda Musa’ya yakın hissederken hemen ardındaki sahnede Musa’nın suçlu olduğunu düşünebiliyoruz. Film kendi dengesini aynı zamanda bizim vicdanımıza ve fikirlerimize de entegre etmeye çalışıyor.


Filmin bir sürü iyi anı olduğunu söyleyebilirim. Başlı başına tüm mahkeme sahneleri, çoğunun uzun plan çekildiğini gözlemliyoruz. Canan’ın mektubu bulma sahnesi, Jandarma ilişkileri, Canan’ın duygu geçişi olarak bir oyunculuk dersi niteliğindeki ağlama sahnesi, Musa’nın mektubu itiraf sahnesi gibi çok iyi kurgulanmış ve çok iyi yazılmış bir sürü an izliyoruz.




SELMAN NACAR


Selman Nacar’ın sinema dilini, anlatmak istediklerini, gündelik hayatın aksilikleriyle ve çürükleriyle bağdaştırmasını çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Bunları batı ve Orta Anadolu’yu birbirine bağlayan Uşak üzerinden oluşturmak istemesi ise bizi iyi yazılmış karakterler ve senaryodan oluşan hikayesine bir nevi masalsı bakmamızı sağlıyor. Şuan bile filmi tekrardan hissetmeye çalıştığımda yazılan tüm karakterleri gerçekte orada “var olduklarını” ve yaşamaya devam ettiklerini düşünebiliyorum. Bu herhalde bir yönetmenin en çok isteyeceği şey olduğunu düşünüyorum. Selman Nacar bu zor masalcılığı Uşak üzerinden kurduğu gerçekçi yapısı sayesinde başarıyla sağlıyor.


Kendi sözleriyle ”Türkiye’den dair izlenim oluşturan filmler ya İstanbul ya da köyden ibaret kalıyor. Türkiye sadece İstanbul’dan oluşmuyor. Ülkemizde ne köy ne de şehir olan ortasında kalan bir sürü şehir var.” Söyleşide aynı zamanda ek olarak sorulan bir sorunun içerisinde yönetmenden Uşak’ta geçecek bir üçleme fikri olduğunu öğreniyoruz. Buna daha zaman olduğunu öğrensek te, Tereddüt Çizgisi ve İki Şafak Arasında’ nın birbirine benzediği birçok yön olduğunu söylemek mümkün. İki Şafak Arasında’ da gördüğümüz Erdem Şenocak’ın canlandırdığı Avukat Yasin’i tekrardan bu filmde de görüyoruz. Fabrikalar, vicdani ikilemler, hastaneler, hatta Musa’nın filmdeki olayının geçtiği gün ve İki Şafak Arasında' ki kazanın olduğu gün bile aynı gün olarak planlanmış. Bunların hepsi birbirine bağlanmış şeyler ve aynı evrenin, aynı hikayenin içerisinde geçiyor. Tereddüt Çizgisi ve Selman Nacar, masalsı ve inandırıcı dünyasını bu anlatımlar sayesinde katlamaya devam ediyor. 


Filmin oyunculuklarının çok etkileyici olduğunu ve filme seviye atlatan en önemli unsurlardan olduğunu söylemek istiyorum. Çok beğendiğim harika bir oyuncu olan Tülin Özen, oynadığı karakteri çok sahipleniyor. Yine kusursuz duygu geçişleri ve çok etkili diyaloglar izliyoruz kendisinden. Her sahnesinde ilk bakışından ya da ilk davranışından nasıl bir duyguya sahip olduğunu daha sahnenin başındayken bize anlatabiliyor. Tülin Özen filmi sırtına alıyor adeta Avukat Canan olarak giriyor ve sıkışıyor hayatımıza. Erdem Şenocak ise yine taşralı rolünde olmasının yanı sıra yozlaşmanın ve kendi yağında kavrulmanın karakter odaklı anlatımını önceki filmde olduğu gibi harika bir şekilde sergiliyor. 


Daha öncesinde eleştiri yazısını yazdığım İki Şafak Arasında için; “İki Şafak Arasında, sinemanın gerçekçi ve bir o kadar gözlemle büyüyebilen yönünü sevenler için bir çok güzel şey vadeden bir film.” demiştim. Tereddüt Çizgisi ise kokuşmuşluğun ve yozlaşmanın insanda yarattığı mücadelenin sinemanın gerçekçi temelle büyüyen yönü ile ilişkisini görmek isteyenler için bir çok güzel şey vadediyor.” diyebilirim. 


Tereddüt Çizgisi, iyi senaryosu tutarlı hikayesi ve harika oyunculuklarla bizi etkilemeyi başarıyor. 


Sonuç olarak bu filme elimde bulunan 5 kıymetli patlamış mısırın kaç tanesini vereceğim sorulursa
4 tanesini verebilecek kadar sevdim diyebilirim.






Yorumlar

Popüler Yayınlar