VİCDAN ODAĞINDA BÜYÜYEN OBRUKLAR. KARANLIK GECE.

 



Özcan Alper'in son filmi olan Karanlık Gece, yönetmenin filmografisi gerek oyuncu kadrosu ve ilgi çekici hikayesinin yanına ek olarak 59. Antalya Altın Portakal Festivali'nde en iyi film ödülünün sahibi olmasıyla merakımızı iyice üzerine çekmişti. Film bu hafta içerisinde vizyona girmesiyle Özcan Alper ve başrol oyuncusu Berkay Ateş'in film sonunda katılımının bulunduğu bir gösterimine gitme şansını buldum. 

Berkay Ateş, Cem Yiğit Üzümoğlu, Taner Birsel, Pınar Deniz ve Sibel Kekilli'nin oyuncu kadrosunda yer aldığı Karanlık Gece; küçük bir dağ kasabasından çıkmış bir müzisyen olan İshak'ın annesinin hastalığı sebebiyle kasabaya dönüşünü, bu esnada 7 yıl önce olan bir linç cinayetinin kendisinin aklını esir almasını ve vicdan ile suçluluk duygusunun başrol oynadığı unsurlarla gelişen olayları anlatıyor diyebiliriz.



ANLATIM

Öncelikle filmi çok beğendiğim ve son zamanlardaki en beğendiğim yerli yapım olduğunu söyleyebilirim. Bunun en başlıca sebebi filmin anlatmak istediği olayı gerçekten de bize anlatmak için uğraşması ve bunu iyi bir şekilde başarması. Film ana konusuna aldığı 7 yıl önce yaşanan bir olayı ve bunun öncesi sonrasındaki gelişen karakter ilişkilerini  yeri geldiğinde bu yaşanan olayı merkezine koyarak yeri geldiğinde hikayeyi bu gelişen olayı sona alıp anlatarak ve bazen de hikayenin en başına yerleştirerek anlatıyor. Demek istediğim film başlı başına bir geriye dönüş anlatımı ustalığıyla günümüz ve 7 yıl önceki olayların bağlantısını çok iyi bir uyumla ve izleyiciyi sıkmadan üstüne üstlük kafamıza oluşacak her bir boşluğu doldurmaya çalışarak sağlıyor. Günümüz ve geçmiş arasındaki bağlantılar ustaca ve bir an bile kopuklaşmadan bize anlatılıyor.

Filmde bir çok örneği olan bu anlatıma bir örnek verecek olursak;

Filmin başrolü İshak'ın annesinin hastalığı yüzünden kasabaya geri dönmesi ile başlayan hikayede; annesinin; "7 yıl geçti oğlum gitme artık." demesiyle İshak'ın kasabadan şehre Ali'nin ölümü yüzünden gittiğini anlıyoruz. Ardından İshak'ın eski sevgilisi Sultan'ın aslında babasının istememesi sonucu ayrıldıklarını anlıyoruz, annesi bunu babasına katılmakta pişman olduğunu söyleyerek anlatıyor. Bu durumlara ek olarak kasabadaki bir düğün sahnesinde  annesini kaybeden ve üstüne Ali'nin cinayetinden dolayı vicdan azabı içerisinde olan İshak, Sultan'a bakarak Sürmeli türküsünü söylüyor. Sahnenin devamında Sultan'ın İshak'a bakarak ağladığını görüyoruz. Bu zamana kadar Sultan karakterinin ismini duysak ta ilk defa ikilinin duygularının yansımasını izliyoruz. Hemen bu sahnenin arkasından izlediğimiz bir geriye dönüş sahnesinde Sultan'la İshak'ın arabada Sürmeli türküsüyle dolaştıklarını görüyoruz. İshak türküyü onla cilveleşerek söylerken Sultan ilişkiyi artık bitirmek istediğini çünkü İshak'ın babasının lafı haricinde bir şey yapamadığını ve üniversite okumaya gitmek istediğini söylüyor. Birbiri ardına verilen bu anlatımların birleşimleri sayesinde İshak'ın babasının gölgesinde kaldığını belki de bu sebepten dolayı babasının cenazesine gelmediğini ve Sultan'ın düğünde yaşadığı duyguların sebebini anlamış oluyoruz. Bu düğün sahnesinde Sultan ile İshak'ın ilişkisinin anlatımının yanı sıra geriye dönüş sahnelerinde  Ali'nin ölümünün sorumluları olarak şüphe duyduğumuz İshak'ın kasabadan  arkadaşlarıyla arasındaki bitmiş ve tiksinmeye dönmüş ilişki de karşılıklı konuşma sahneleriyle yer buluyor.

Film tüm anlatmak istediklerini aceleye getirmeden tane tane anlatıyor. Filmin sonuna Özcan Alper'in de söylediği gibi "Gelişen olaylar büyük adımlarla değil birbirini izleyen küçük adımların birer taş olup bir noktada kendi obruğunu yaratıyor." Ali'nin babasının kasabada dolaştığı anlar filmin başından itibaren İshak'ın durup onu izlerken gördüğümüz sahnelerle bize sunuluyor. İshak, Ali'nin babası Ferhat'ı gördüğü her sahnede adeta İshak'ın vicdan muhakemesinin arttığı sahneler olarak anlatılıyor. 

Film boyunca İshak karakterine yaşadığı kederi, çaresizliği ve depresifliği her hareketinden anlayabiliyoruz ve Berkay Ateş film boyunca çok başarılı bir oyunculuk sergiliyor. Bu duruma bir örnek verecek olursak Ali'nin cinayetinin olduğu gecenin görgü tanıklarından olan Reşat'ın yanına gittiği sahnede, İshak Reşat'a yaklaşarak; "Uyuyamıyorum Reşat, o son bakışı var ya; benim gözümden hiç gitmiyor. Nereye attınız çocuğu gidip çıkaracağım. Bak oğlum ben boğuluyorum, bana bir yardım et." cümleleriyle bize davranışlar ve oyunculukla anlatılan duygular karakterden de bir kez daha anlaşılmış oluyor. Bu bahsettiğim depresifliği, kederi ve çaresizliği anlatabilmek bazılarının gözünde basit bir anlatım olarak düşünülebilir olsa da bunu filmin yeri geldiğinde dinginliği ve gerginliği arasında devamlı yapaylaşmadan sunabilmek içerisinde ince kırmızı çizgiler barındıran bir durum olduğunu düşünüyorum.



VİCDAN

Filmin içerisinde barındırdığı en güçlü soyut kavram vicdana ait. İshak'ın kasabaya girerken Ferhat'ı, oğlu Ali'nin cesedi ile içsel bir bağlantı kurduğu ormanlık alanda görmesi, annesinin ölümü sonrası cenazede yine Ferhat'a denk gelmesine ve kasabadan ayrılırken yine Ferhat'ın kızıyla bir otele girerken görmesi sonrası yine kasabaya geri dönmesine kadar bu kavram bize tane tane hissettiriliyor. Üstelik bu kavramın İshak'ta sadece Ali odağında olmadığını kasabadan ayrılırken köpeği olan Paylaço'yu geride bırakamamasından anlıyoruz. Bu bağlamda filmin sonuna yaklaştığımızda İshak'ın köpeği Paylaço'nun kasabadakiler tarafından boğulması aslında karakterin barındırdığı güçlü vicdanın tam tersi kasabadakilerle ilişkisinin bir gösterimi olarak düşünebiliriz. Karakter kasabaya geri döndükten sonra aldığı tüm kararları tamamen vicdanı odağında almaya başlıyor. Bu bağlamda zamanının tümünü Ali'nin cesedini bulma çabasıyla geçiriyor. Yaşadığı suçluluk duygusuyla Ferhat'ın kızı yani Ali'nin kız kardeşi olan Sırma'ya, kaybettiği oğlunun acısı ile kendini ait hissettiği ormanlık alandan çıkmayan Ferhat'a göz kulak olacağını en içtenliğiyle temin ediyor.

İshak'ın yaşadığı vicdan azabının başka bir yansıması da karakterin gördüğü rüyalar olarak sunuluyor. İshak bir rüyasında Sırma'nın onu gece uykusunda kafasına tetik çekmesiyle görüyor ve korkuyla uykusundan uyanıyor. Yine başka bir sahnede İshak girdiği obrukların birinde Ali'nin üzerindeki sarı yeleği buluyor ve sudan çıkardığında korkuyla uykusundan uyanıyor. Bu sahneler eşliğinde karakterin Ali'yi bilinçaltında hep yaşadığını anlıyoruz.




YÖNETMENLİK VE ATMOSFER

Özcan Alper filmin başından sonuna kadar çok iyi bir yönetmenlik performansı sunuyor. Filmde bize hissettirilmek istenilen duyguların kamerada çok iyi bir uyarlamasını görüyoruz her sahnede. Özcan Alper'in en beğendiği sahne olduğunu söylediği soruşturma sahnesi başta olmak üzere gerilimin yüksek olduğu sahnelerde kameranın titreşimli hareket hali ve karakterin arkasından onu adeta takip ederek izlediğimiz sahneler bize duygu aktarımını başarıyla sağlıyor. Filmin genelinde açıların yakın çekim olduğunu sahneleri karakterlerin yüzüne yakın bir çekim açısı kullanıldığını görüyoruz. Gerilimli sahnelerde ise karakterin sırtındayız ve onunla yürüyerek keşif yapıyoruz. Dağlık alanların uçsuz bucaksızlığı ve karakterinin yalnızlığını hissettirilmek istenildiği kısımlarda işe perspektifimiz genişliyor ve uzak plan olarak görüyoruz sahneleri. Kullanılan bu teknikler başarıyla anlatılan hikayeyi büyütüyor ve izleyiciyi daha da filmin içine çekiyor.




ÖTEKİLEŞTİRME VE UMUT

Filmde kasaba halkının orman görevlisi olarak kasabaya yeni gelen Ali ile olan ilişkisinden bazı mesajlar bize sunuluyor. Ali ile kasaba halkının gerilimi Ali'nin köyde ormanlık alana bırakılan usulsüz kapanları toplaması sonucu iki kişiyi tutuklamasıyla başlıyor. Bu esnada tutuklananlar Ali'ye başına büyük bir bela aldığını söylüyorlar ve Ali doğru bir prosedür işlediği bilinciyle tutukladığı iki kasabalıyı amirine teslim ediyor. Amiri Ali'nin yanlış bir şey yaptığını söyleyerek ona "Yasa dediğin 20 senelik mevzu adamlar 1000 yıldır burada." diyor. Ali'nin çok umursamadığı bu durum kasabalıların camını gece yarısı taşlamasıyla ciddileşmeye başlıyor. Hemen ardından günlük hayatımızda bolca gördüğümüz bir algı olan "Düzenini bozuyorsa, yani senin kendi kurallarını bozup senin işini engelliyorsa yok et." taktiğinin daha doğrusu zihniyetinin bir örneği olarak; dışarıdan ses geldiğini söyleyerek Sultan'la öpüşmeyi bırakan Ali'nin Sultan'dan: "Belliydi zaten böyle olacağı kasabadakiler senin şey olduğun söylüyor." dediği sahneyi izliyoruz. Bu sahneye eklenen Ozan Çelik'in harika bir şekilde oynadığı Erol karakterinin keşif için ormanda dolaşan Ali'ye yönelik amirine, Ali'nin terörist olabileceğini düşündüğü söylediği buna cevap olarak amirin de sarışın terörist mi olur dediğini sahneyi izliyoruz. Bu sahneler toplumumuzun içinde bulunduğu insanları etnik, cinsel kimlik ve mezhepsel olarak ötekileştirme sorununun bir anlatımı olarak sunuluyor. Tüm bunların Ali'nin yazılı olmayan kurallara göre davranmamasından dolayı başlaması ise içinde bulunduğumuz ve yaşadığımız yapının eleştirel anlatımını güçlendiriyor.

Bu anlatımlara ek olarak umut kavramının filmde en az vicdan kadar önemli bir yer kapladığını düşünüyorum. Filmin sonunda İshak karakterinin iplerin kesilmesi sonucu obruğa düşmesi ve kafasını vurması aslında karakterin amacında başarılı olmadığını yansıtmıyor. Film içerisinde yansıttığı ötekileştirme kavramının etnik, cinsel yönelim ya da ne gibi durumdan olursa olsun bu yüzden ötekileştirilmiş kişilerin yanında o ötekinin karşısında, karakterin çoğunluğu değil azınlığın yanında olarak mücadele etmesinin başlı başına bir umut kaynağı olduğunu düşünüyorum. Filmin izleyiciyi o an salondan umutla çıkaracağı yapaylıkta bir son yaratmayıp umudu filmin içerisindeki mücadeleye saklamasını ve Ali'yi bize filmin sonunda neslinin tükenmeyecek bir karakulak olarak yansıtmasını bu yüzden çok değerli buluyorum.

Karanlık Gece çok iyi sinematografisi, senaryosu, harika oyunculukları ve uzun zamandır ülkemizde rastlamadığımız anlatımıyla bize vicdan kavramının odağında gerilimi yüksek umut dolu bir portre çiziyor.

Sonuç olarak bu filme elimde bulunan 5 kıymetli patlamış mısırın kaç tanesini vereceğim sorulursa

4 tanesini verebilecek kadar sevdim diyebilirim.



Yorumlar

Popüler Yayınlar