MARGERET QUALLEY VE ATMOSFER SİNEMASI. STARS AT NOON.
Promiyerini 2022 Cannes Film Festivali'nde yapan ve Grand Prix almaya hak kazanan Stars At Noon başrollerini Once Upon a Time in Hollywood 'dan tanıdığımız, gün geçtikçe kendini inanılmaz bir konuma yerleştirmeye başlayan Margeret Qualley ve Joe Alwyn 'in paylaştığı, yönetmenliğini ise Claire Denis 'in yaptığı bir roman uyarlaması.
Denis Johnson'ın The Stars at Noon romanından günümüz şartlarına uyarlanan film. Nicaragua devrimi sonrası oluşan iç karışıklığı ve Pandeminin patlak vermesi sonucu ülkede kalmış üstelik gazetecilik ruhsatı iptal edilmiş Trish ile CIA tarafından takip edilen Daniel'ın birbiriyle tanışmalarını ve bu iki aşığın ülkeden kaçma mücadelesini anlatıyor.
KİMYA
Filmle akalı en öne çıkan yorumun romantik bir ilişki odağında gelişen hikayenin ana odağını oluşturan ikilinin kimya yetersizliği olarak gördüm. Daniel ve Trish'in ikili ilişkilerinin doğallığı ve seyirciye olan aktarımı konusunda bazı yetersizlikler olduğu söylense de bu durum bana birkaç sahne hariç fazla geçmedi (örn. Daniel'ın Trish'i sevdiğini söylediği sahne). Bu yetersizliğin önlenmesinin en önemli sebebinin ikilinin arasında gelişen bir "Kapana kısılma ve bu sayede birbirlerini bulabilme hissi." olduğunu düşünüyorum. İnsanlar filmi izlerken senaryonun da yetersizliği sebebiyle çiftin ilişkisine kimyasına fazla odaklanmış olabilirler fakat ikilinin arasında oluşan duyguları ben daha çok içerisinde bulundukları baskılı ve psikolojik olarak yorucu kaosun içinden çıkabildikleri öte temiz bir pencere olduğunu hissettim. İkilin ilişkisinde güçlü bir cinsel arzu hakim. Kimyanın insanların gözünde sadece cinsellikle kalması bu yüzden normal. Karakterlerin seks sahneleri içerisinde oluşan uyum daha sonrasında insanlar tarafından yetersiz bulunabilir. Çünkü karakterlerin ilişkisinin ana odağında birbirlerine olan cinsel arzuları yer alıyor. Bu yüzden filmi izlerken yönetmenin isteğinin de etraflarında olan kaos ve insanların derbederliğine rağmen nasıl beraber mutlu hissedebildikleri olduğunu düşünüyorum.
KİTAPLAR
Her kitap uyarlaması yapının çoğunlukla zorlandığı unsuru filmin de en sıkıntılı yönü olduğunu düşünüyorum. Roman yazarken yazarın anlatmak istediklerini okuyucuların hayal güçlerinde direkt ortaya çıkarmak amacıyla yazdığı kelimelerin, cümlelerin; bir film sahnesinde uymayıp oyuncuyu izleyiciyi ve hikayenin devamını etkileyecek güce sahip olması çoğunlukla filmin gerçekliğini zorlayan bir unsur. Bu yüzden kitaptan alınan alıntılar çoğu zaman filmde sadece olsun diye konulan bazı replikler gibi gözüküp filmin akışında duraksamalar yaratabiliyor. Stars at Noon, çoğu zaman bu hissiyatı vermese de zaman zaman Trish ve Daniel'in arasındaki konuşmalarda karakterlerin bize yansıtılan yapısının dışına çıkıp olduklarından daha edebi ya da daha gizemli konuşmaları ya da davranmaları filmin beni en rahatsız eden kısmı oldu.
Senaryonun ise yine bu bağlamda mı yetersiz oldu bunu tahmin etmek zor olsa da. Bu durumun etkileyici unsurlardan birisi olduğunu düşünüyorum. Filmin ilerleyişinde "şimdi bu olacak ve bitecek ve şimdi yine aynısı olacak" zorunluluğu mevcut. Karakterlerin hangi durumda nasıl hissettiklerini ve hangi duygu durumunda olduklarını ve tüm bunları neden hissettiklerini Trish'in karakteri haricinde pek gözlemleyemiyoruz. Bu hissiyatlara filmin ikinci bölümünü kapsayan kovalama sahnelerinin de sebep olduğunu söyleyebilirim. Filmin otel, taksi ve motel de geçen ve ilk yarısını kapsayan birbirlerini tanımaya çalıştıkları sahnelerdeki akışının ve tatlı atmosferinin kovalama sahnelerinde oldukça durağanlaştığını söyleyebiliriz.
SİNEMATOGRAFİ
Claire Denis'in atmosfer olarak harika bir iş çıkardığını söylemeliyim. Gördüklerimizi şuanın dünyasında bir konuma yerleştirememe ve geçmişin yapısını günümüzle sadeliğini koruyarak birleştirmenin filmin atmosferini egzotik ve özel bir konuma yerleştirdiğini söylemek mümkün. Renk paletlerinin ise filmin çekiciliğini arttıran bir diğer unsur olduğunu söyleyebilirim.
MARGERET QUALLEY
Kendisini tahmin ediyorum ki benim gibi çoğu kişinin de ilk tanıdığı yapım olan Once Upon a Time in Hollywood'da "Pussycat" karakteri ile gördüğümüz ve daha sonrasında bir Netflix dizisi olan Maid'de hayranlıkla izlediğimiz Margeret Qualley. Filmin atmosferinin etkileyiciliğine yardımcı olan en büyük unsur. Kusursuz güzelliğinin ve ekrana olan uyumunun yanında kendi bütünlüğüyle harmanladığı "mimik" oyunculuğu kendisinin en etkileyici yeteneği olduğunu düşünüyorum. Çoğu sahneyi ve çoğu olağan dışı durumu ekranın sadece yüzüne odaklandığı bir sekans da kendisinden rahatlıkla alabileceğini düşünüyorum. Bu yeteneğinin ölçüsünde seçildiği güçlü ve flörtöz aynı zamanda umursamaz gazeteci karakteri filmin yapısına oldukça yardımcı oluyor ve bizi büyülüyor.
Stars at Noon yetersiz senaryosu ve bazı temel kopukluklara sahip olmasına rağmen, harika atmosferi ve Margere Qualley'in oldukça başarılı oyunculuğuyla izlenmeye değer tatlı bir film olarak bize sunuluyor.
Sonuç olarak bu filme elimde bulunan 5 kıymetli patlamış mısırın kaç tanesini vereceğim sorulursa
3 tanesini verebilecek kadar sevdim diyebilirim.
Ek: Thindersticks-Stars at Noon
Yorumlar
Yorum Gönder