KORKU/GERİLİM/OYUNCULUK/DELİLİK! BİYOGRAFİSİ. "PEARL"
Şimdi size uzun zaman sonra beni
tekrar bir şeyler yazdırmaya iten bir filmi size anlatmak istiyorum. Pearl, Ti
West tarafından yönetilen Mia Goth ve Ti West’in ortaklaşa yazdığı ve Mia Goth’
un” X” ’ten sonra rolünü yenilediği bir korku/gerilim filmi. Filmin literatürde
kısaca açıklaması böyle fakat asıl literatürünü kendisinin oluşturduğunu
söylemeliyim.
Film katı bir aileye sahip olan
Pearl' ün çiftlik hayatından daha çok sahne hayatında var olmayı hayal etmesini
ve bu amaç doğrultusunda gelişen olayları anlatıyor.
Pearl hikayesi pek etkileyici
olmasa da hikâye doğrultusunda oluşturduğu sekansların mükemmel gücünü harika
bir şekilde sunan bir film. Filmde ne olacağından çok karakterin nasıl tepki vereceği,
o an ne düşündüğü bizi filmin içine çekiyor. Bu durumun ortaya çıkmasının
ana sebeplerinden birisi başarılı bir yönetmenlik olsa da diğer ana sebebi hiç
kuşkusuz MIA GOTH.
MIA GOTH
Kendisinin oyunculuğu üzerine konuşulacak her “kelimede” bile
oyunculuğunun gücünü anlatmayı başarabileceğimiz bir sürü cümle kurabiliriz.
Mia Goth film boyunca karakterinin bağlamında girdiği tüm duygu değişimlerini
çok başarılı bir şekilde yansıtıyor. Yaptığı tüm delilikleri sanki her an bizim
yanımıza gelip elimizden tutacakmış gibi bir etkileyicikle veriyor. Fakat bence
oyunculuğunu bu kadar yüksek seviyeye çıkaran ana unsur karakterle özdeşleştirdiği
benliği. Karakterin film boyunca sürekli bir şeyleri hayal etmesini kendisiyle kurduğu
iletişimi ve istedikleri olmayınca etrafındakilere gösterdiği kontrolsüz ve
saykodelik öfkeyi gözlemliyoruz. Mia Goth iki ayrı uç duyguyu yani; pozitif
hayalleri ve bu delilikle karışık öfkeyi harika bir şekilde birleştiriyor. Bu
birleşmesi kolay olmayan ve her zaman deneyimlemediğimiz duyguların birleşimi
ise filmi karakterle birlikte büyütüp kendini türlerinden ayırıyor.
I want
you to remember what it feels like. Because that’s how I felt every time you
looked at me.
KORKU/GERİLİM
BİYOGRAFİSİ
Filmde “X” te
iç dünyasını pek anlayamadığımız bir seri katilin “katil” sıfatına nasıl
ulaştığını izliyoruz. Bu durum zaten başlı başına “seri katil biyografisi”
terimini kullanmamız için yeterli bir sebep. Filmin bu doğrultuda amacı ve
kurulumu aslında gayet basit; delilik ve gerçeklik arasında giden bir
karakterin sırtlayacağı, iyi oyunculukla ve iyi sekanslarla bunu hissettirebilecek
bir film. İşte bu noktada bu basitliğin ayrıştığı nokta ise delilik ve
gerçeklik öğelerinin kurulumu oluyor. Filmde tipik çiftlikte yaşayan Amerikan
rüyasına sahip bir kızın istediği hayallere yükselişini anlatmakla,
istediklerine kavuşamayıp cinnet geçiren ve tüm ailesini öldürmeye çalışan bir
gerilim öğesine dönüşmesinin arasındaki çizgi çok ince. Pearl bu iki noktayı
aynı derecede güçlü ve birbirinden iyi sunabildiği için; seri katil olup akli
dengesi olmayan bir karakterin iç dünyasını da bir (korku/gerilim) filmi klişe
anlatımından ayrılarak çok iyi bir şekilde anlayabiliyoruz.
You always get everything you
want. You’re younger and more blonde.
TİRAT
SAHNESİ
Filmin tipik
korku/gerilim filmlerinden fazlasıyla ayrıldığını söyleyeceğimiz belki de en
önemli sahnede burası. Filmin son 1 saatte yükselen temposuna ve deliliklerine
eşlik eden bu sahne belki de filmin en büyük deliliği. Filmin tirat sahnesinde
bir korku/gerilim filmindeki bir karakterin tüm bilinçaltını harika bir oyunculukla
izliyoruz ve bu fikre ne kadar bayıldığımı anlatamam. Çoğu korku/gerilim
filminde konunun oluş sebebini ya da oluşumunu çoğu kez anlayamadığımız ve
klişeleşmiş yöntemlerle açıklandığını görmemiz çok şaşılacak bir durum değil.
Genellikle bu durum flashback sahneleri ya da karakterin izleyicinin “Neden
oldu bu şimdi?” sorusuna açıklama olsun diye inandırıcılıktan uzak
açıklamalarla yapılıyor. Fakat Pearl için bu durum oldukça farklı. Filmin her
saniyesinde karakterin düşüncelerinin sesli ve sessiz olarak iyi bir oyunculukla
sunulması karakter hakkında zaten bize birçok şey anlatırken. Üstüne eklenen bu
sahnede karakterin bilinçaltında nelerin olduğunu, cinayet işleyecek
noktaya gelmesine sebep olan şeylerin neler olduğunu ve bunları nasıl
düşündüğünü harika bir şekilde bize gözlemleme imkânı sunduruyor.
I thought I hated her but I just want to feel safe.
TİRAT SAHNESİ
ANALİZİ (BOL SPOILER!!)
Sahne Pearl’
ün askerde olan eşi Howard hakkında düşüncelerini dans seçmesini kaptırdığı
akrabası Mitsy’e Howard yanındaymış gibi anlatmasıyla başlıyor. Karakter
yaptığı tüm cinayetlerden ve dans seçmelerinde başarısızlığının ardından içinde
duyduğu psikozunu, öldürme isteğini ve ilgi ihtiyacını “Beni bıraktığın için
ölmeni istiyorum Howard. “diyerek yansıtıyor. Aslında Pearl’ un kendisi ile
her açıdan hesaplaşmasını izliyoruz. Yaptıklarından pişman olduğunu,
kendinin iyi birisi olmadığının farkında olduğunu, çiftlikten çıkmak için
Howard ile evlendiğini, bir bebeği olacakken hastalık yüzünden
kaybettiğini, bu duruma mutlu olduğunu çünkü hayatı renksiz yorucu ve sert bulduğunu,
tanrının kendisini hep yüzüstü bıraktığını, sevilmek istediğini ve son olarak
sahnenin başında “öldürmek” istediği kocası için “her şeyi”
yapacağını çünkü sadece sevilmek istediğini söyleyerek sahne yerini
ikili sohbete bırakıyor. Pearl bu anlatımı bize yaparken yüzündeki bitkinlik, çaresizlik ve
kabullenişle karışık ağlama yeri geldikçe kuvvetleniyor ve bize sahnenin
uzunluğu ile beraber etkileyiciliği arttıran bir alt unsur olarak
duruyor. Bundan sonraki sekans da Misty' nin şaşkınlıkla Pearl’ ü
dinlediğini gördükten sonra ikilinin konuşması Pearl’ ün onun adına mutlu
olduğunu söylemesiyle devam ediyor. Mitsy, Pearl’ün kocasıyla yan yanaymış gibi
konuşmasına ve ruh haline başta korkup bir şey diyemiyor fakat Pearl’ün kendisi
için “Dans ederken gezmen güzel olacak.” “Senin adına seviniyorum.” demesinden
sonra mutlu oluyor ve “Sende istersen beni izlemeye gelirsin.” diyor. Bu
diyalogdan sonra Mia Goth’ un oyunculuğu yine devreye giriyor. Ağlamaktan akmış
makyajı, tirat sahnesinde dolup durulmaktan yorulmuş dolu gözleri ve yüzünde
olan yalandan gülümsemenin yerini öfkeye bıraktığı o geçiş anı karakterin
yazıldığındaki amacın da ötesinde başarılı bir şekilde bize yansıtılıyor.
Pearl’ ün bu ifadeyle kafasını sallayarak söylediği şey ise şu oluyor “Ne istersen
hep alıyorsun.”
Do what I ask, Pearl. I don’t want to hear about any more dead Germans
tonight.
BAKIŞ AÇISI
Son zamanlarda
izlediğimiz genelgeçer çoğu gişe sineması filmin konusunun önce aileye ve sonrasında
karakterlere hitap eden bir American Dream konsepti ile yazıldığını kolayca gözlemleyebiliyoruz.
En basitinden Filmekimi’nde izlediğim en az 5 filmin bile ana temasının bu gaye
ile sunulduğunu söyleyebilirim. Kimi zaman bu durum filmde derinlik aramayan
izleyiciler için karakterlerle motivasyon açısından iyi bir bağ kurulmasına
sebep olsa da çoğu zaman aynı olay örgülerine ve olgulara sarılmış filmlere
sebep olan bir unsur. American Dream kalıbı daha aileye indirgenmiş bir kalıp
olarak genellikle sunulsa da Pearl bu gayenin kişisel bir bütünleşmesini bize anlatıyor.
Karakterimiz kendi geleceğini ailesi ile yaşadığı çiftliğinde görmeyen,
çiftlikten daha çok sahnelerde ve şehir hayatında yaşadığını görmek isteyen
birisi. Karakterin gelişimi boyunca bu toz pembe hayallerden nasıl bir durumla bir daha geri dönemeyeceği şekilde uzaklaştığını izliyoruz. Film ayrıca
karakterin tüm bu amacını eski Amerikan filmlerinde kullanılan font yazılar ve
müziklerle beslediği kurgusal geçişlerle yapıyor. Bu yaptığı göndermeler tipik
sonu az çok tahmin edilebilen bazı klasik filmlere selam niteliği taşıyor
(sizin yolunuzdan gitmeyeceğim ama sizin sayenizde adımlıyorum) ve filmin
atmosferine güzel bir tat katıyor.
Pearl, Ti
West’in korku/gerilim dünyasına kattığı yenilikçi bakış açısı, sinematografisi,
rahatsız ediciliği ve Mia Goth’ un türünün örneklerinden ayrıştığı bir
oyunculuk performansı ile “X” ile bize hayal ettirdiklerinin fazlasını sunarak
bize çok etkileyici bir deneyim sunuyor
Bu filme
elimde bulunan kıymetli 5 patlamış mısırın kaç tanesini vereceğim sorulursa...
4 tanesini
verebilecek kadar sevdim diyebilirim.
Yorumlar
Yorum Gönder