YANILSAMA


Camdan gelen ses belli aralıklarla kendini tekrar ediyordu.1 dakika bir buçuk dakika bazen de dakikadan bile az... Ama her seferinde yağmurun cama vurması ile

odada yankılanması değişmiyordu.

Muhabbet kuşu Bonita uyanmış camda dakikalar içerisinde kendini yenileyen gölgeye bakıyordu.İbrahim,sesi duysa da normalde uykusundan uyanıp saatlerce nedenini 

bulmaya çalışacak ayrıca binbir senaryo uyduracak kendisi değilmiş gibi duymazlıktan geliyordu.

Bonita' ya bile tersti bu durum bi gölgeye bi sahibine bakıyordu.

İbrahim son günlerde kendini iyi hissetmiyordu aklından ve gününden çıkaramadığı bir durumun

içerisindeydi bazen delirdiğini bile düşünüyordu

ve zihni yorgundu.Ancak uykuda kendine gelebiliyordu.

Ses kendini yenilemeye devam ediyordu saatler geçtikçe bonita gölgeyi takip etmekten

yorulmuştu çareyi bağırmaktabuldu.Saatlerdir vuran tıkırtıyı duymayan İbrahim kuşunun feryatlarına uyanmak zorunda kaldı.

Ağzı gece yediği bol acılı lahmacunun üzerine içtiği su ile çırpılmıştı,

yanıyordu.Bonitaya baktı feryadının sebebini ararcasına, daha tıkırtı 

kendini yinelememişti. Ağzını kendinden fazla sahiplenen lahmacunun tadını dünden kalan

suyu ile dağıtmaya çalıştı şimdi tadın yoğunluğu daha da artmıştı üfledi 

ve düzeldi. Boynunu kaşıyarak yatakta oturmaya karar 

verdi.Bonita' nın feryadını anlamaya çalışırken tıkırtının sesiyle irkildi.

Sesin camdan geldiğini takırtınıın tizliği ile ilk seferde anladı ve bekledi.Bir daha 

duydu, üstelik gölgeyi

şimdi ilk kez görmüştü. Cama göre dolabının kapısı yakında olduğu için

dolap rafını çekti eline alabileceği en sert eşyayı aramaya çalıştı defterler piller cetveller 

işe yaramayacak bir çok şey...Hiç birinden emin olamıyordu.Çaresizce uyku sersemi

gözleri ile odasını süzdü. 

Üstü topçuklanmış suyunun yanında televizyon kumandasını gördü ve sol eline alarak

cama yaklaşmaya başladı.Bonita sahibini uykusundan uyandırmanın verdiği rahatlık ile 

şimdi sahibinin gölgeyle tanışmaya gidişini izliyordu.Ses duyulmayalı 1 dakikadan fazla

olmuştu duyulmadığı her saniye cesaretlenip cama hızlıca yaklaşıyordu.

Camı tam karşısına almadan önce derin bir nefes aldı bantlarla dolu olan televizyon

kumandasını sımsıkı sıktı.Tüm cesareti ile camın karşısına kendisini attı.

Yaşadığı heyecana değecek bir şey olmasını içten içe o da istemiş olacak ki 

tül perdenin arkasında gördüğü hiçlik ile üzüldü.Hiç bir şey yoktu camda. Sağına baktı soluna baktı 

bir şey göremiyordu.Sahibi kalktığından beri ses çıkarmayan Bonita ise tam şimdi ötmeye başlamıştı.

İbrahim tedirginliğini sinirine yansıtarak "Ehh,sikicem ulan."dedi. Ettiği küfürü kullanırken salladığı

sol elindeki kumandanın bantlarından birisi açıldı kumandanın pilleri ve pil kapağı yere yuvarlandı.İbrahim olanları

izliyordu pilin odanın ucundan diğer ucuna gidişini karanlığa alışan gözleri ile takip ediyordu.Gülümsedi,

gülümsemek genelde ifade ettiği kavramın çok dışındaydı onun için, kendi  kendine içinden geçen

küfürleri ve ayrıca olanları anlamlandıramamasının bir yansımasıydı.Gülümserken ufakta bir kahkaha

ekledi sonuna.Eğildi gülmüyordu artık siniri  yeniden yüzünü esir almıştı eğilirken şuan uykusunda

olabileceğini düşündü.Düşüncesinin farkına varıp uykusundan ayıldığını ve zihninin günlerdir iyi

hissetmediği o düşünceyi de düşünmek zorunda olduğunu hatırladı.Diğer pili almak için yatağının

altına bakması gerekiyordu dizlerini çöktü ve karanlığın etkisindeki yatağının altındaki

zifiri karanlığı görüp ışığı açması gerektiğini düşündü.Işığı açmak için tek dizinin üstünde kalkarken

camda duran o şeyi gördü.Camdan içeriye vuran sokak ışığının kesilmesi gölgeyi fark etmesini

kolaylaştırmıştı.Ne olduğunu karanlık 

uzakta olması sebebiyle anlayamıyordu üstelik şimdi elinde koruyucusu olarak düşündüğü

kumandası da yoktu ama bunu önemsemiyordu yerden kalktı ve yavaşça

cama doğru ilerledi.Bonita karşı karşıya getiremediği sahibi ve tıkırtının bir araya gelecek olmasını

sessizlikle izliyordu.İbrahim belki de ilk kez bir şeye bu kadar 

odaklanmıştı

o an benliğinden ve sorunlarından kopmuştu.Gördüğü şeyi bir çok şeye benzetti ve bunun

insan bacağı olduğundan şüphelendi ve yanlış gördüğünü düşünerek anlamlandırmak 

için yaklaşmaya devam etti.

Camı karşısına alınca gördüğü şey sayesinde daha önce ettiği küfürden daha ağırlarını ve

anlamsız bir çok kelimeyi ederek bağırmaya başladı gerçekliğe dair 

ne barındırıyorsa hepsinden 

şüphe duydu.Cama vuran şey bir insan bedeniydi.Üstelik bu tanıdık bir bedendi.Uykusu

açılmasına rağmen aklı gördüklerini o kadar anlamlandıramamıştı ki beyni bunun bir 

rüya da olduğunu düşünerek ilk uyandığı uykulu haline bürünmüştü,yani sersemlemişti

Bu bir insan bedeniydi üstelik ayaklarından bağlanmış ve yukarıdan aşağıya sarkıtılmıştı.

Bağırırken çöktüğü yerden kalktı korkusunu yaşadığı şok ile hissetmiyordu

ve yaklaştı bedenin kime ait olduğunu

anlamaya çalışıyordu.Yaklaşınca daha önce gördüğü her şeyden daha ne kadar şüphe

edebiliyorsa o kadar daha şüphe etti

Yukarıdan ayağı bağlanmış ve sarkıtılmış bir Haluk Bilginer cama çarpıyordu.Olanları,

yediği lahmacundan cama vuran cesede kadar her şeyi anlamışken gördüğü Haluk

Bilginer bedenini anlamlandıracağını düşünecek bir akla sahip olamıyordu cama kafasını

yaslayıp doyasıya bi "siktir" çekti.

Haluk beyin bedeni tahminen sarkıtıldığından beri 

sallanıyordu ve her sallandığında belli dakika aralıklarında durana kadar cama çarpıyordu.

Fakat şimdi durmuştu muhtemelen bir kaç dakikadır duyulmamasının sebebi 

yavaşlamasıydı.

İbrahim'in de camında sarkıtılmış ters bir Haluk Bilginer bedeninin durması evinin camlarının

apartmanın en ortasında olması 

şansıydı.Birkaç sene önce yazdığı bazı tiyatro senaryoları sayesinde ışık alan 2 cama ve 1

odaya sahip olan bu evi almıştı ve o evin bir camından ona gözleri açık 

ama donuk hareket etmeyen bir beden ona bakıyordu.Kafasının üşümesiyle camdan yavaşça

kafasını çekti beden pencerenin olduğu cama denk gelmemişti.Bedenin olduğu kısım

bütünüyle bir camdı ve bir şey yapabileceği dokunabileceği bir yer yoktu.

Yaşadığı şoku ve camdan izlediği ters Haluk Bilginer'in bir yana bırakarak bir şok daha yaşadı.

Sadece uykusu ve bedeni görmesinin şokuyla unutabildiği

günlerdir kafasını kurcalayan düşünceler aklına geldi.Düşüncelerinin sahibi olan beden

karşısında duruyordu.Bonita' ya baktı demin onu feryatlarla uyandıran ve izleyen

kuş o değilmiş gibi

kafasını gövdesine çekmiş uyuyordu. Çaresiz ve delirmiş gibi hissediyordu olduğu yere

tekrar çöktü iki elini iki kulağının üstüne koydu ve ağlamaya başladı.

İbrahim'in sıkıntısı ergenlik yaşlarında vazgeçemediği bir huyunun şuan onu ele geçirmesiydi.

İzlediği her film ya da diziden sonra İbrahim; bir düşünce bir 

fiyat herhangi bir ürün kısacası beyninin okuduğu gördüğü düşündüğü 

her ne varsa

izlediği eserdeki sevdiği karakterin sesini ile bunu yapıyordu ve bu durumu çok seviyordu.

Öğretmenin sorduğu soruları bazen Adile Naşit olarak bazen Kevin Spacey olarak 

düşünürken 

annesi ile tartışmalarından ise Clint Eastwood olarak düşünmeyi tercih ediyordu.Büyüdü

büyüdükçe izlediği filmlerden sonra bir süre kalıp giden karakterler kalıcı 

olmaya hatta daha sonra izlediği film ve dizilerden sevdiklerini bile diğerlerinin yerine koyamaz

olmaya başladı.Hiçbir zaman kendi sesini bulamıyordu hayatı 3 4 

oyuncunun 

sesinden oluşmaya başlamıştı sesinin kendisini unuttuğu için bu durum onun canını sıkmıyordu.

Her bir ses belirli duygu kalıplarına hakim olmuş yerini bırakmamaya 

başlamıştı.Bir gün çok sevdiği aktörlerden ve şuan camında ters duran Haluk Bilginer'in bir filmini

ulusal kanalların birinden izlerken eskiden istediği zaman 

değiştirebildiği ses kalıbını şimdi de

değiştirebildiği fark etti hemen telefonunda saate baktı... saate cevap veren Haluk Bilginer' di.

Sonraki gece için evini temizlemek zorunda olduğu hatunu düşündü 

düşünen

ve gerektiğini söyleyen Haluk Bey'di...sevindi ve bunu normal bulup hayatına yeni sesi ile devam etti.

Fakat o günden sonra hiç bir şey eskisi gibi olamadı. 

Haluk Bilginer'in sesini ele geçirmesine bir süreç olarak bakan İbrahim kendinden ayrı tek hakim bir

sese mapus kalmıştı.Üstelik eskisi gibi farklı 4 5 ses ile düşünüp

eskisi gibi eğlenemiyordu.Kendisine hakim olan tek

ses ona neden kendi sesinin olmadığını sorgulatmaya ve ne zamandır neden bu durumda olduğunu

anlamasına neden olmuştu.Girdiği bu dipsiz kuyununun karanlığına alışmıştı.

Bu senelerce yaşadığı dipsiz

kuyudan ufak bir ışığın yüzüne vurmasını tek bir sesin kendi benliğini esir alması yol açmıştı.

Arkadaşlarına anlatmaya çalıştı "Siz şimdi nasıl hangi sesle düşünüyorsunuz" dedi

"Yaklaşık 1 senedir Haluk Bilginer'in sesiyle düşünüyorum" cümlesinin bir benzerini bulmak için

onlarca insandan o da bir ışık bekledi.Işık gelmiyordu kuyu daha da 

kararmıştı,yok oluyordu.İbrahim'in yüzüne çarpan ufak ışıklar artıp paniğini ve bu durumundan

neden çıkamadığı kaygısını körüklüyordu.Kendisine daha önce çokça önerilen ve her

seferinde reddettiği bir yolda çare bulma zorunda kaldı.Bir psikoloğa gitmek...İstememesinin kafasında

onlarca sebebi vardı.Kendisi için harika bir düzen kurmuştu

4 5 farklı sesle hayatını geçirmekten mutluydu ve bunu kaybetmekten çok korkuyordu.

Psikologlar onun gözünde birer avcı gibiydi.Bir gün sevdiği bir ses diğer gün

diğer ses bunları kaybetme korkusu şüphesiz bunca senedir gitmemesinin nedenini açıklıyordu.

Belirli bir süre tedavi aldı İbrahim, tüm sevdiği sesleri bu sürecin 

sonunda hatırladı ve teker teker kaybetti.Zihni bu durumdan harap düşmüştü önceki günler

1000 kelime yazabildiği senaryosuna seanslarından sonra sadece

bakmakla yetiniyordu.Aldığı desteğin sonucunda 2 3 senede bütün oyuncuları ve onlara dair

her şeyi unuttu kendi sesinin farkına varmaya başladı.Ta ki çocukluk arkadaşı

Serdar'ı bir trafik kazasında kaybedene dek.Çocukluk arkadaşını bir tırın altında kalarak kaybetmişti,

kendini bu dünyaya bağlayan önemli bir kaynağı yoktu artık.

Ailesini bırakarak geldiği İstanbul'un göbeğindeki 2 camlı apartmanında onun yeni ve en eski ailesi

olan arkadaşını kaybetmenin verdiği yalnızlığı ve çaresizliği yaşıyordu.

Bu süreçten çıkmak için onu asla bırakmayacak olan sesleri hatırlamak istedi arkadaşlıkları

boyunca yanlarında olan ve sadece az bir süre Serdar'ın bildiği o sesler.

Emeğini, terapileri düşündü verdiği saatleri harcadığı günleri ve yılları hatırladı 

kendine acı çektirmesi gereken ve hatırlamasını engelleyecek ne varsa hatırlamaya çalışıyordu

ama sesleri duymak isteyen benliği hepsini 

sırayla eleyip "önemli şeyler değil" diyerek geçiştiriyordu

.Sesini kontrol  etmeye başladı düşünce sesi daha hala alışamadığı ve anlayamadığı diğerlerinden

farklı olan o kendi sesiydi.Hatırlamaya devam ediyordu bilinç akışı;sanki geçmişte olan ne varsa

zihnine yüklemekle görevli onun görevi ise gelip gelmediğini kontrol etmekle uğraşmaktı.Tekrar

gözlerini kapattı ve 2 günde bir yaptığı anlamsız ses tonu ile 

sokağı ele geçiren manavcı kamyonunun sesini duydu bu sesi tekrar zihninde canlandırmaya

çalıştı... o gelmişti artık.Yalnızlığına çare bulacak kendisini daima 

mutlu edecek,etrafındaki herkes kendisini bırakabilse de 

onu hiç bırakamayacak olan o ses dönmüştü.Mutlu oldu, yeri dolmayacak olan yalnızlığına

bir parça ekledi.O gün bugündür İbrahim bu tek ses ile beraber geçirdi

her gününü.Bu ses terapiden önce onu çaresizliğe sokan ve yine esir alındığı Haluk Bilginer

sesiydi.Onunla bir süre yalnızlığı doldurdu ve mutlu oldu.İhtiyacının, hayat yaşamının belki de

böyle olması gerektiğini kafasına kodlamıştı.Bu kod bir süre sonra yine eskisi gibi tepti bu tek sesin

varlığı yine onda bazı kaygıları depoladı.Ve şu ana geldi 

İbrahim.

Hayat onu aldğı terapilere rağmen yine Haluk Bilginer sesi ile düşündürüyor ve

kafasından çıkarmakla uğraştırıyorken düşünmediği tek vakit olan uykusundan 

uyandığında camına çarpan ters Haluk Bilginer bedeni ile karşılaştırıyordu.

Gözyaşlarını işaret parmağının yanı ile sildi gözlerini ovuşturdu ve oturduğu yerden

camda duran bedene baktı.Ağlarken boğazında kendisini sıkarken oluşan yumruyu fark 

etti yutkunamadı,karşısında duran gözleri açık bedene

 "Haluk Abi nolur sesimi de peşimi de bırak." diye bağırdı.Ne diye bağırdığını kafasından

duran cesedin sesi ile geçirirken bu durumun anlamsızlığına sinirlenerek

ayağının ucunda duran kumandaya bir tekme attı.Kumanda duvara çarptı siyah rengi

duvarda ufak bir çizik bıraktı ve sesi odada yankılandı.Sahibinin seslerine ve 

hareketlerine alışarak uyanmayan Bonita bu sese kayıtsız kalamayarak uyandı.

Bonita'ya bakıyordu bir oda içinde gelişen yüzlerce soyut duygunun tek şahidi oydu. 

Salyasının aktığını fark etti ne zamandır Bonita'ya baktığını tahmin etmeye çalışırken

elinin tersiyle ağzını sildi ve doğruldu kafasını hemen camın yanındaki duvara 

yasladı.Ufak gözyaşlarını ve salyalarını dışarıdan gelen sokak lambasının ışığı parlatıyordu.

Bonita'nın yanında duran odasının kapısını açtı kendi kendine

bir kaç saniyedir gülüyordu "Dwayne'ini de sikeyim Kevin'ını da sikeyim hepinizin amına koyim

ben çıkacağım buradan,

senin yaptığın işe karışamayacağım artık İbrahim Öner farklı seslerle düşünecekmiş bozuk

orospu çocuğu senin beynin bozuk amına kodumun çocuğu!"

Evin kapısını çarparak hızlıca üst katlara çıkmaya başladı.Kahkahaları küfürleri eski dökülmek

üzere olan apartmanın içinde yankılanıyordu.İlk kez apartmanın en üst 

katına çıkmıştı terasa nereden ulaşacağını bilmiyordu çünkü en üst kat adeta bir sera gibi şeffaf

bir maddeden yapılmıştı gökyüzünü pek net olmasa da görmeniz 

mümkündü. Bu şeffaf cama benzer yapının kare şeklinde olan küçük kapısını zor da olsa gördü.

Tüm gücüyle zıplayarak kapının kulpundan tuttu ama havada asılı kalmıştı

bacaklarının yardımı ile gücünü aşağıya doğru vererek kapıyı açtı.


Ahmet Duvan





Yorumlar

Popüler Yayınlar